Hayat ringdir, pusat aynası...
2 Aralık 2007 Pazar
Pusat, televizyonların iyi reyting alan dizilerinden biri. Filmde simge olarak boks kullanılıyor; ama aslında anlattığı olaylar hayatın içinden kavgalar. Oradaki ring, hayatı temsil ediyor. Aşktaki kavga, işteki kavga, ailedeki kavga, işyerindeki patronlarla kavga, hepsinin simgesi...
Pusat, bütün bu hikâyeleri işliyor, ringin dışındaki hikâyeleri de. Dizinin başrol oyuncusu Haluk Piyes, filmdeki gibi profesyonel bir boksör. Hukukçu, senarist, yönetmen kimliği de olan oyuncu, “Gençler boksu seviyor. Böyle bir rağbet var. Bir yerden yakalayıp onlara hayatla ilgili bir şeyler verebiliyorsak ne mutlu bize.” diyor. Oyuncu, şiddet içeriyor gibi gözüken boksun, aslında disiplinli ve ahlâklı olmayı öğreten bir spor dalı olduğunu söylüyor.
Hocasının, “Söyle bakayım nedir Pusat?” sorusuna, ‘Zırhtır hocam!’ diyen genç bir boksörün hikayesi aslında Show TV’de cuma günleri ekrana gelen dizi. Sivas’ta doğup, şampiyonluklar tadacak bir boksörün hayatına tutuyor kamerayı Pusat. İnişler, çıkışlar, başarı, başarısızlık ve tabii ki bir de sevgi giriyor boksörün hayatına. İzleniyor ‘Pusat.’ Reytinglerde en üstlerden inmiyor. Hayran kitleleri oluşmuş. Çekim mekanları gençlerle dolup taşıyor. Ve tabii ki en çok merak edilen ise ‘Pusat’ı oynayan Haluk Piyes oluyor hiç kuşkusuz. Almanya doğumlu olan Piyes, profesyonel boksör aslında. Sadece boksör mü? Değil. Hukukçu, senarist, yönetmen ve tabii ki oyuncu. On parmağında on marifet olan Piyes’i bir spor salonunda buluyoruz. Tabii ki çekim için. Gong sesine daha var. Ve ringe çıkmadan sohbete başlıyoruz. Oyunculuk ile ilgili söylediği; “On parmağımdan en küçüğü.” cümlesi kafamızı karıştırıyor. Demek ki hayatta daha önemli şeyler var onun için. Hele şöhret, bahsetmek bile istemiyor Piyes. “İnsan oyuncu olmak için önce insan olmalı. Yani insanlara yukarıdan bakmamalı.” diyor. Almanya’da yaşayan gençlerin dramları, kendi aile yaşantısı, ‘Pusat’ı izledikten sonra boks yapmak isteyenler, dizide verilen mesajlar, oyunculuk, şöhret ve daha neler neler konuştuk Haluk Piyes ile... Ta ki gong sesini duyana kadar...
‘Pusat’ım dediniz, ringe çıktınız ve bir anda herkes boksu sevmeye başladı
Bu spora karşı inanılmaz bir ilgi oluştu, bu doğru. Zaten amacımız bu sporu sevdirmek. Gençlerin bir açlığı da var. Yurtdışında sosyal danışmanlık yapmış biri olarak, var olan şiddet alışkanlığını azaltmak. Kavgacı olmasınlar diye onları salonlara çekerek içlerindeki şiddeti törpülemek. Bir de boks şiddet içeriyor gibi gözükse de aslında disiplini ve ahlaklı olmayı öğreniyorlar. Kavgacılar zaten 3 hafta sonra kaçıyor.
Söylediklerinizden Pusat’ın salt bir boks dizisi olmadığı anlaşılıyor
Pusat, simge olarak boksu kullanıyor ama esas o gösterdiği olaylar hayat kavgası. Oradaki ring, hayatı temsil ediyor. Aşktaki kavga, işteki kavga, ailenizdeki kavga, işyerinizdeki patronlarınızla kavga, hepsinin simgesi. Onların hepsine burada değiniyoruz ve hepsinin hikâyelerini işliyoruz, ringin dışındaki hikâyeleri de. Ama önce birisine bir hediye sunarken ya da yaklaşırken onlara cazip ve ambalajlı yaklaşmak lazım ve çocuklar boksu çok seviyor, böyle bir rağbet var ve bir yerden yakalayıp ondan sonra da onlara hayatla ilgili bir ders verebiliyorsak ya da bir öneride bulunabiliyorsak ne mutlu bize.
Bir ‘Pusat’ rolü gelse de oynasam demediniz herhalde...
Benim fikrimle yola çıktık; uzun metraj çekmek istiyordum açıkçası ama Osman Sınav, televizyon piyasasını daha iyi bildiği için gel bunu dizi yapalım dedi. Tamam dedim dizi oldu...
Sizin bu spora başlamanız nasıl oldu?
16 yaşında Almanya’da orta sıklette şampiyon oldum. Bu spor beni tüm kötülüklerden korudu. Çünkü klasik gurbetçi çocuğu olarak büyüdüm, gettolarda. Doğru yoldan sapmamaktan korudu boks. Baba gibi sevdiğim antrenörlerim vardı ve onlar da beni çok güzel törpüledi, aşıladı. Ben de bu birikimlerimi insanlarla paylaşmak istiyorum.
Türk gençliğini yakından tanıma fırsatınız olmuştur eminim. Onların da bir hocaya ihtiyacı var mı?
Biz yurtdışında çok kötü şeyler gördük. Ancak gördüm ki buradaki çocuklar da zor durumda. Elimden geldiği kadarıyla bir şeyler vermeye çalışıyorum. Gençler geliyor yanıma. Fenerbahçe’den, Beşiktaş’tan. Çok büyük ilgi var. İlk etapta kavgacı dövüşçü olmak isteyenler de geliyor ama boksun çok medeni bir spor olduğunu görüp güzel ahlakı öğreniyorlar. Bütün spor dallarında en centilmenleri boksörlerdir ve ayrıca en duygusalları da onlardır; yani intihar eden en büyük kitle boksörlerdir aşk yüzünden. Boks ve aşk ayrılmaz bir ikili, birbirine yapışık.
Hayatta olduğu gibi boksta da usta çırak ilişkisi önemli olsa gerek
Bu bir öğretmen olabilir, bazen boks hocası bazen başka bir yerden bir büyüğünüz olabilir, hayat tecrübesi edinmiş bir insan olabilir. Hep usta çırak ilişkisi her zaman olmalıdır. Meslekte de bu aynıdır hayatta bu aynıdır ve ondan feyiz almayı bilmek gerekir yani büyükleri dinlememiz gerekiyor. Tabii ki yanlış yapan büyüklerimiz de var ama doğruyu öğrendikten sonra yanlışları görebiliyoruz. Kendi kafamıza göre gidersek yanlışları da doğruları da bilemeyiz.
Sizin hayata bakışınız nasıl?
Ben her zaman hayata pozitif bakarım. Çok zorluklarla büyüyen bir çocuktum. Benim bu zorluklarımın bir nedeni olduğunu düşünürüm, hepsinin beni pozitif etkilediğini düşünüyorum, daha güçlü yaptığını düşünüyorum. Başıma kötü bir musibet gelse bile onun bir hayra vesile olduğunu düşünürüm. Her zaman için başınıza ne gelirse gelsin onun için mutlaka bir hayır vardır.
Son yıllarda Almanya’daki Türk gençlerinin başarılarını çok sık duyar olduk. Futbol olsun oyunculuk olsun...
Çok kızgın ateş olmazsa demiri işleyemezsiniz. Oradaki ateş çok ağır. Yani oradaki çocuklar zor şartlar altında ve çelişkide büyüyor. Bir tarafı Türk, bir tarafı Alman. Kimlik sorunu yaşıyor, çelişki de yaşıyor ve bu bir hırs oluşturuyor. Bu daha iyi olma hırsına dönüşüyor. Bunun kontrol altına alınması lazım. Bu hırsı doğru kullanırsak dünya çapında başarıya ulaşırsınız. Bu Türkiye için de geçerli, Türk genci için de geçerli. O içindeki şiddeti, enerjiyi, o kızgınlığı, öfkeyi, güzel bir şeye kullanırsa yapamayacakları şey kalmaz.
Almanya’da Pusat’ı izliyorlardır hiç kuşkusuz. Geri dönüşler oluyor mu?
İnanılmaz mutlular, orada reyting makineleri olsa hep önde çıkarız sanırım. Çünkü oradakiler benimle daha çok gurur duyuyorlar. Yanlarından o zorlukları yaşamış bir genci Türkiye’de anavatanlarında başarılı görmek onları fevkalade gururlandırıyor. Telefonlarım hiç susmuyor.
Sizde de on parmağınızda on marifet, oyunculuk bunun neresinde?
Teşekkür ederim. Oyunculuk, ‘on parmağımdan en küçüğü.’; Çünkü insan oyuncu olmak için insan olmalı, yani insanlara yukarıdan bakmamalı. Onun için oyunculuk mütevazılık getiriyor insana; gerçek anlamda bunu anlarsa insan, oyunculuk gerçekten sabır ve tevazu ister.
İnşallah bu yaz ilk defa işte ben esas bir sponsor bulduktan sonra sosyal danışmanlıktan sonra hukuk okudum. Sonra Amerika’ya gittim orada senaryo yönetmenliği okudum ve kısa filmler çektim ve inşallah bu yaz uzun metrajda ilk projemle çıkacağım.
Magazinden medet uman oyuncuların aksine, sizi dizi dışında bir yerde görmüyoruz...
Onlarınki oyunculukla alakalı değil, onlarınki özel hayatlarında ortaya koyup onunla prim yapıp cip ve lüks araba, kat derdinde.
Benim öyle bir derdim yok. Bence en önemlisi sizin yaptığınız işte de insanlara verimli olabilmek, insanlara güzel şeyler katabilmektir. Hedefiniz yaptığınız işin dışında sadece lüks bir hayatsa o zaman işiniz de bir işe yaramaz. Samimi de olmazsınız, yazınız da okunmaz, benim filmim de izlenmez. Onun için her zaman bir sanatçı toplumun sorununu topluma yansıtması lazım. Basından arkadaşlar beni görünce hemen başka konuları konuşurlar. Benim duruşum bellidir. Özel hayatımla prim yapmam.
Sokağın size bakışı nasıl?
Sokaktaki insanlarla çok çabuk diyalog kurarım. Hemen biriyle bir yere oturur, sohbet eder ve onunla gerekirse çorba içerim.
Garsonuyla, çaycısıyla, belediyede çalışanıyla kim olursa olsun sizli bizli değil, senli benli, kardeşim, abi, oğlum diye hitap ediyorlar. Ve belli ki böyle bir samimiyete açlık var.
YUSUF BÜLBÜL - Zaman
Labels: almanya, boksör, HALUK PİYES, Osman Sinav, pusat, show tv, söyle bakayım pusat nedir?
pusat ben sizin hayranınızım ad soyad ali özsoy sizi cok seviyorumm hele su haraketlerinizi.....................................